Yunus Emre KESKİN. Blogger tarafından desteklenmektedir.

20 Kasım 2015

Zihin-Beden Problemi 1 - Bahtsız Dualist




Sıcak bir öğle sonrası, saat dört buçuk. Gage deliğe barut ve fitili koyduktan sonra yardımcısına kumla kapatmasını söyledi. O sırada arkadan biri ona seslenince , Gage yalnızca bir an için sağ omzunun üzerinden arkasına baktı. Dikkati dağılmıştı ve yardımcısı daha kumu dökmeden , demir çubukla doğrudan barutu sıkıştırmaya başladı. O anda kıvılcım çaktı ve barut bir anda yüzüne doğru patladı. 
Demir, Gage'in sol yanağından girmiş, kafatasının altını delmiş, beyninin ön kısmından geçmiş ve büyük bir hızla kafasının tepesinden dışarıya çıkmıştı. Çubuk otuz metre kadar ileri düşmüştü, üzeri kan ve beyinle kaplıydı. Phineas Gage yere devrilmiş, günbatımının kızıllığında, afallamış bir şekilde sessiz ve uyanık, yatıyordu.(1)


İşte 1948 yılının sıradan bir yaz günü nörolojik bir klişe halini alacak olan olay kısaca bu şekilde gerçekleşti. Bu vakayı bu kadar değerli yapan ise Gage'in olaydan sonra,  hayatının geri kalanında yaşadığı bariz kişilik değişimleriydi. Kazadan önce yardımsever, ustabaşı olarak çalışanlarına karşı hoşgörülü, çalışkan ve kurnaz bir iş adamı olmasıyla ılımlı ve enerjik bir sosyal profili olan Gage kazadan sonra, düşüncesiz, düzensiz, küfürbaz inatçı, kararsız kısacası katlanılmaz birisi haline gelmişti. 1948'deki bu korkunç kaza Gage'in hem işine, hem sosyal çevresine hem de kimliğine mal olmuştu. Ta ki 21 Mayıs 1961'de şiddetli bir sara krizi sonrası ölene dek. 

Peki bu korkunç dönüşüm nasıl gerçekleşmişti ? Gage'in kişisel tarihindeki bu kimlik dönüşümünün sorumlusu neydi? Zihin felsefesi için bu vaka nasıl bir anlam ifade ediyor? Bu soruları cevaplamadan önce bu yazıdaki merkezi konumuz olan zihin-beden problemine bir göz atalım.

Zihin- beden problemi genel olarak bilinçli ve zekice diyebileceğimiz davranışların, eylemlerin var olabilme koşullarını hazırlayan ortamın ne olduğuyla ilgili felsefi bir soruşturmadır.  Konu tek tek eylemlerin dışında bir bütün olarak eylemlerimizi organize eden şeyin ne olduğuyla, bilinçli bir zekanın kimliğini oluşturan elementlerin ne olduğuyla da ilgilidir.

Kendimizi nasıl tanımlarız bir zihinim mi deriz , yoksa bir zihne sahibim mi deriz? ben bir bedenim mi deriz yoksa bir bedene sahibim mi deriz ? Bir ruha mı sahibiz yoksa bir bedenden mi ibaretiz? Yoksa zihin ve beden için ayrı ayrı iki farklı tarihin aynı anda nesnesi durumunda mıyız? 
  
Şimdi bu problemin çözümü için kullanılan en yaygın yaklaşım olan Dualist yaklaşıma geçmeden önce Phineas Gage'e dönüyoruz ve bu sosyo-psikolojik kırılmaya neden olan nörolojik faktörleri aktarıyoruz.

Beyin kaybı miktarına rağmen, demir çubuk motor ve dil işlevleri için gerekli beyin bölgelerine zarar vermemiştir. Son zamanlardaki araştırmalarımızın, karar mekanizmasının normal işlemesi için hayati bir bölge olarak öne çıkardığı ''ventromedyal prefrontal bölge''nin Gage'de gerçekten örselendiği görülmektedir. Örneğin zedelenmesi halinde, dikkati kontrol etme, hesap yapma ve bir dürtüden diğerine uygun bir biçimde geçme yetilerinde bozukluğa neden olan frontal lobun yan tarafındaki korteksler sağlam kalmıştı.
 Hanna Damasio ve meslektaşları belli bir temele dayanarak, Gage'in beyninin prefrontal (ön alın) kortekslerindeki belirli hasarlar sonucunda, geleceği planlama, öğrenmiş olduğu sosyal kurallara göre davranma ve sonuçta kendi yaşamını sürdürmesine yararı olacak kararlar alıp uygulama yetilerinin kaybolduğunu söyleyebildiler.(2)
Gage aynı hasarda bir darbeyi beyin sapına almış olsaydı, sıradan bir nörolojik vaka olacaktı ancak darbeyi hayati işlevleri kontrol eden bir bölgeye değil de daha üst bilişsel faaliyetlerin organize edildiği frontal loba aldığı için meşhur bir vaka haline gelmişti çünkü o geleceği planlama, sosyal kalıplara uyma gibi çeşitli fonksiyonları kontrol eden sınırlı bir bölgede meydana gelen yaralanmanın ve doku kaybının ne tür sosyopsikolojik sonuçlara yol açtığını gösteren canlı bir örnekti. Ve onun tarihi gittikçe kişisel olmaktan çıkmış ve bilişsel araştırmalar için de bir dönüm noktası olmasını sağlamıştı. Korkunç bir kaza geriye birçok felsefi soruyu miras bırakmıştı.

Dualist için bu, hiç de beklenmedik bir resimdi. Dualist zihin yaklaşımı birbirinden epe farklı birkaç farklı kuramı kapsamaktaydı; fakat bunların hepsi de bilinçli zekanın özsel doğasının fiziksel olmayan bir şeye, fizik, nörofizyoloji ve bilgisayar bilimi gibi bilimlerin kavrayış alanının ebediyen ötesinde kalacak bir şeye bağlı olduğunu kabul etmekteydi.(3)

İnsan bedenleri uzayda yer alır ve uzaydaki tüm diğer bedenleri de yöneten mekanik yasalara tabidirler. Bedensel süreçler ve durumlar dış gözlemciler tarafından incelenebilir. Öyle ki bir insanın bedensel yaşamı, hayvanların, sürüngenlerin yaşamı gibi ve hatta ağaçların, kristallerin ve gezegenlerin varoluş süreçleri gibi çok doğal ve sıradan bir olaydır. 

Buna karşılık zihinler uzayda yer almazlar. Onların etkinlikleri mekanik yasaların konusu değildir. Bir zihnin çalışmaları diğer gözlemciler tarafından gözlenemez; onun kariyeri özeldir. Sadece ben kendi zihnimin süreçlerine ve durumlarına doğrudan dikkat eder ve karışabilirim. Bundan dolayı bir kişi birbirine paralel iki tarih boyunca yaşar; birisi bedeninde ve bedenine olanların tarihi, ötekisi de zihinde ve zihnine olanların tarihi.(4)

Dualist yaklaşım insanın nesnesi olduğu ve aynı anda yaşanan iki tarihten bahsederken, zihnin mekanik yasalar bağlamında izole bir varlığı olduğunu ileri sürerken, biz Phineas Gage vakasında bu zihin anlatısının tersini görüyoruz. Apaçık bir karşı-örnek olarak bu vaka zihin ve bedenin iki ayrı kompartman, birbiriyle iletişi olmayan iki farklı yapı olarak betimleyen resmi öğreti olan dualist yaklaşımın eksikliklerini göz önüne sermektedir.

Beyin gibi mekanik yasalara tabi olan biyokimyasal bir ortamda meydana gelen yaralanmanın bir dizi sosyopsikolojik değişikliği tetiklemesi dualistin çizdiği zihin tablosuna ters düşmektedir. Dahası zihnin kimyada incelenen elementler,  atomlar, biyolojideki hücreler gibi nesnel bir biçimde incelenebilme olanağının doğması dualistin durumunu daha da dramatikleştirmiştir.

Phineas Gage vakası özelinde ve çeşitli beyin görüntüleme araçları icat edilene ve kullanılmaya başlanılana dek nörolojik bir işlevin ontolojik pozisyonunu belirlemek için kadavralar ve Phineas Gage gibi hayati beyin yaralanmaları olmayan insanlar kulllanılmış ancak MRI, fMRI, PET, MEG gibi beyin görüntüleme araçlarının keşfinden sonra insan beynini canlı takip edebilmek ve tek tek nöronları işaretleyip incelemek mümkün olmuştur. 

Ve görülen şudur ki zihnin içeriği dış kaynaklar tarafından manipule edilebilir, fonksiyonları etkisizleştirilebilir veya uygun operasyonlarla kayıp işlevler geri kazandırılabilmektedir. İnsanın içinde bulunduğu olduğu tek bir tarih vardır, insanın bu tarihin nesnesi mi yoksa öznesi mi olduğu bu yazı dizisinin sonraki problemidir ve spiritualist ve materyalist görüşlerin bulunduğu iki cephe olarak farklı anlatılara yer vermektedir. Benim bu bölümde göstermek istediğim şey dualist yaklaşımın zihni anlamak için iyi bir yol olmadığıdır ve meslekten olmayan sıradan bir insanın da tasarlayabileceği bir yüzeyselliktedir.

Monist yaklaşımlar olan materyalizm ve spiritualizmin, yapay zekaya yön veren fonksiyonalizmin, Kısa bir süre parlayıp sonra sönen felsefi davranışçılığın ve gelişme evresinde olmasına rağmen ümit vaat eden elemeci materyalizmin en uygun yollar olup olmadığını sonraki bölümlerde tartışacağız ve aslında hiçbir yaklaşımın mükemmel olmadığını göreceksiniz ancak yine de yapay zeka araştırmalarında, diğer bilişsel bilimlerde ve genel olarak evrenle bilimsel ve felsefi iletişimimizde büyük değişikliklere yol açmış, ufuk açıcı yaklaşımlar mevcuttur ve zihin felsefecisinin hedefi de zihin bağlamındaki böyle köklü bir değişimi zihin felsefesi ikliminde yaratmak olmalıdır. 



Notlar

1) Damasio R. Antonio, (2006) Descartes'in Yanılgısı ( Bahar Atlamaz Çev.) İstanbul, Varlık Yayınları, s.24

2) Damasio R. Antonio, (2006) Descartes'in Yanılgısı ( Bahar Atlamaz Çev.) İstanbul, Varlık Yayınları, s.50-51


3) Churcland M. Paul, (2012) Madde ve Bilinç ( Berkay Ersöz Çev.) İstanbul, Alfa Yayınları, s.11-12

4) Ryle Gilbert (2011) Zihin Kavramı ( Prof. Dr. Sara Çelik Çev.) İstanbul, Doruk Yayıncılık, s.76

Hiç yorum yok: